top of page

ÇOK HUKUKLU TÜRKİYE

Şevket Bülend YAHNİCİ

BASED & BASE Yönetim Kurulu Üyesi 

 "Çok kültürluluk", "çok uluslu"luk, "çok dilli"lik, "çok eşlilik", "çok kutuplu"luk, "çok yüzlülük" deyimleri bizde ve dünyada bazen siyasete, bazen hukuka, sosyal bilimlere dair tabirler olarak kullanılagelmistir.
Artık ve bence Ülkemiz artık yeni bir deyim daha kazanmış bulunuyor. "ÇOK HUKUKLULUK"...
Gerçi bu çok uzun zamandan beri böyleydi böyle olmasına da artık bu iş hukuki, sosyolojik, siyasi bir gerçeklik, dünyada da eşi görülmemiş bir hastalık halini aldı.
Herkes kafasına göre bir hukuku benimsemiş kafasına göre takılmakta...
Herkes ayrı bir hukuk sahibi...
Kimse kimsenin hukukunu tanımıyor, saygılı da değil!..
Örnekler bin tane...Ancak son örnek dünyada yine eşi görülmemiş bir örneğe imza atmamıza sebep oldu.
Malum eskiden aksak topal da işlese veya işlemese de "kuvvetler ayrılığı" sistemi vardı. El'an "kuvvetler birliği" sistemindeyiz. Ancak, hala halin artık bu olduğuna inanmayıp aksine davranan hukuk adamları çıkabiliyor. Bu önemli!...
Son ve dünyada eşine rastlanmadık örnek ise TBMM Başkanı hukukuyla Anayasa Mahkemesinin farklı hukuk sistemi sahibi olmalarıdır.
Yasama organı olarak Meclis'in eski kayıtlarında hala "kanunların ve mahkeme kararlarının Anayasa'ya aykırı olmaması gerektigi" gibi ifadeler (🤣) var. Yine bazı yerlerde de      " AHİM kararlarının veya AYM kararlarının bağlayıcılığı" gibi artık geride kalması gerekli hükümler var.
Bunun için AB'ye girme yolundan vazgeçip, hatta daha da ileri bir adımla Avrupa Konseyi'nden bile çıkıp ( çünkü AİHM bir Konsey kuruluşudur) sizin kararlarınızı da, sizi de tanımıyoruz diyebilir, idamı geri getirebilir, rahat bir nefes  alırız. Sonra da Anayasa Mahkemesini hizaya sokar "kuvvetler birliği" gereğine uygun düzenlemelerle olması gereken yere getiririz.
Rahmetli Mukbil Özyörük Hocamız da "olan hukuk" (pozitive hukuk) ile "olması gereken hukuk"u (ideal hukuk) anlatabilmek için yırtınmamış olurdu.😉😅      ( Burada gulunecek)...
İşte şu son birkaç gün içerisinde yaşadığımız hukuki garabet, maalesef ki,halin ( artık acınası diyemiyorum, traji komik, feci drama) son örneği olmuştur.
Anayasa Mahkememiz diyor ki, kime diyor, nereye diyor, Meclise diyor : "Ben bir karar verdim uygula...Ya da ben bir karar verirsem ve bu Meclisi ilgilendiriyor ise bunu Meclis uygulamalıdır, işlem gerekiyorsa yapmalıdır..." 
Neye dayanarak bunu demekte? ..Bu Parlamentonun "kanun koyucu" olarak yaptığı Anayasa böyle dediği için...
Peki, Meclis Başkanı ne diyor?...
"Hop dur bakalım diyor, ben kanun koyucuyum, sen benim yaptığım kanunla/Anayasa ile varsın ve orada oturuyorsun; bana talimat veremezsin..." 
Hadi, çıkın işin içinden...
ZÜHTÜ BEYİN HUKUKU MU, ŞENTOP'UN HUKUKU MU?
Dünya Magna Carta'dan  beri böylesini görmedi...
Ya da beterlerini gördü, aniden aklıma geldi. Ortacağın kiliseler arası kavgaları; krallıklar ile kiliselerin kavgaları; senyör savaşları sıraları bu çok hukukluluk da yaşanmamış değildi...AB'ne girelim dedik giremedik de, Avrupa'da yaşanan ortacağa mı giriyoruz acaba?...

 

bottom of page