top of page
şevket bülent yahnici_edited.jpg

VİRÜSTEN ÖNCE, VİRÜSTEN SONRA

“BİR DIŞ POLİTİKA ANALİZİ” başlığıyla paylaştığımız yazımızda arza çalıştığımız hususlar, olaylar ve şartlar normal olarak yürüyen bir dünyaya bakış ve değerlendirme idi. Şimdilerde bütün dünya din, ırk, ülke ayrımı olmaksızın bir büyük bela ile karşı karşıya kalmış durumda. Corona adlı virüs insanlığı tehdit etmekte. Büyük küçük demeden dünyanın bütün ülkeleri kapılarını çalan, insanlığı tehdit eden/esir alan bir musibetle karşı karşıya.

Öyle ki; insanlar evlerinden çıkamaz, bürokrasi, ticaret, üretim, üniversite, akla gelen gelmeyen her şey her ülkede durmuş vaziyette… İnsanlık nefes almadan bu belalı günlerin ne zaman sona ereceğinin beklentisi içinde. Bu beklenti ve belalı dönemin sonunda büyük kayıplar vererek belki de dünyanın yaşadığı 1929 krizinden daha büyük tahribata uğramış günleri göreceğiz.

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Belki dünya/insanlık tarihi “VİRÜSTEN ÖNCE – VİRÜSTEN SONRA” diye okutulacak. Tıpkı M.Ö – M.S gibi… O derece…

Peki Türkiye. Türkiye ne olur? Ne olacak?

Yukarıda arza çalıştığımız tabloda zaten iç açıcı bir noktada olmadığımız çık açıktır.

Virüsten sonra dünya ne olacak, bu dünyada Türkiye ne olacak ve nerede duracak? Bugün belki canımızın yandığı, bağrımıza ateş düştüğü şu anda bunu/bunları düşünecek halde değiliz. Belkide, “şimdi bunları düşünmenin sırası mı?” denilecektir.

Fakat geliniz biz burada bir “gelecek okuma” çalışması yapmaya çalışalım. “Virüs Sonrası” günlerin neler getirebileceğini, dünyanın nasıl şekilleneceğini; ulusların/devletlerin ne hallere evirilebileceğini ve dünyada uluslararası politikaların hangi şekillenmeleri yaşayabileceğini şimdiden düşünmek gerekir. İhtimal hesaplarına göre geliştirilecek ihtimal senaryoları yapılmalıdır.

VİRÜS SONRASI günler/yıllar için öncelikli iki temel soru olacaktır. Bu belanın etkisi dolayısıyla en çok zararı kimler hangi ülkeler gördü? İkinci soru en az zararla “yırtan” ülkeler hangileridir? Bir de üçüncü bir soru vardır ki; saçma gelebilir ama kaçınılmazdır, bu belayı karlılığa çevirebilen, karla çıkanlar olmuş mudur? Yaşayacak ve bu soruların sorulduğu, cevapların arandığı günleri göreceğiz.

Krizin çıkmasına, virüsün yayıldığı ülke olarak sebep olan Çin ile Rusya’nın kriz sonrasına en az hasarlı ülkeler olarak çıkabilme ihtimalleri yüksek görünüyor. Hala büyük ekonomik gücü ve ilişkileri ile etkili olan Japonya’nın da kriz sonrasının güçlü aktörlerinden birisi olma ihtimali yüksek görünüyor. “En az zararla çıkma” veya “en az kaybetme sözleriyle ifade edilebilecek ülkeler de olacağı açıktır. “En çok kimler kaybedebilir?” çok önemli bir sorudur. ABD’nin, İtalya’nın, İran’ın bu grupta yer almaması imkânsız gibidir. Türkiye’mizin de ağırlıkla ve maalesef bu grupta yer alması çok güçlü bir ihtimal. İspanya için de sıkıntı görünüyor. Bütünüyle AB için bir değerlendirme yapılırsa durumlar daha da değişiklik gösterecek gibi. İngiltere dışında ve fakat menfi etkilenmesi yüksek bir ülke… Ancak güçlü ve tesirli Anglosakson çevresini bütün dünya politika ve ekonomisinde harekete geçirme şansı olan bir ülke. Ayrıca AB dışında AB’nin yaşayacağı muhtemel problemlerin dışında kalmış olması da kullanacağı lehte bir faktör olacak. AB bünyesinde, bu birliğin bu günlere gelmesine sebep olan mecburiyet ve güven kültür, kriz sonrasına zayıflamış bir halde yansıyacak. Özellikle İspanya, İtalya gibi mağdurlar yalnız bırakılmışlıklarının hesabını soracaklardır. Askeri ve siyasi birlik hesaplarından sonra ümit kesilen ekonomik birlik de sorgulanır hale gelecektir.

Olur mu veya olacak mı bilemem ama, aşı bulunursa, bulunacak olursa bu işin sahibi olan ülkenin kriz sonrasının güçlü devleti olması kaçınılmazdır.

Yaşanan kriz sırasında BM, IMF, AB, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası üst kuruluşların başarısız kaldığı, etkisiz kaldığı gözlemlendi. Bütün bu kuruluşlarda VİRÜS SONRASI günlerde problem yaşanmaması imkansızdır. Dağılabilirler, çözülebilirler ya da oturup yeniden ve nasıl devam edebileceklerini derinden düşüneceklerdir.

Yine aynı şekilde krizin sebepleri ve süreci yönetememe suçlamaları pek çok ülkede yönetimlerin sorgulanmasına yol açacaktır. Çin yönetimi bile bu sorgu sürecinden nasibini alabilir. ABD’nde Cumhuriyetçi veya Demokrat ayırt etmeksizin ülke kaynaklarının nereye ve nasıl harcanmakta olduğundan rahatsız olan tabanın öfkesi yükselecektir. ABD, İngiltere ve AB, yönetimlerinin sarsılacağı ülkeler olacaktır. Yani, dünyanın her yerinde ülke yönetimlerini yüksek sesle sorgulayan halklar diğer yandan da uluslararası kurum ve kuruluşları sorgulayacaklardır. Bu kaos hali ülkelerin iç siyasetlerine ve ekonomilerine negatif anlamda tesirler meydana getirirken, uluslararası siyaset ve ekonomi de bundan menfi anlamda nasibini alacaktır.

İşte işin bu noktasında ülkelerin ve dünya siyaset ve ekonomi hayatının gündemine yeni sorular gelecektir.

Tek kutuplu olacak gibi tahmin edilen ve fakat Japonya, Çin, Rusya, Hindistan, Güney Kore, AB, İngiltere gibi küresel güç ve aktörlerin devreye girmesiyle çok kutupluluğa evirilen dünyada VİRÜSTEN SONRA nasıl bir şekillenme olacaktır? Bir kere hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı/olamayacağı çok açıktır. Yeni bir dünyanın şekillenmemesi imkansızdır. YENİ BİR DÜNYA… Bu yeni düzende ülke yönetimleri ve uluslararası kurum ve kuruluşların sorgulanacağını ve yeniden şekilleneceğini beklemek gerekir. ABD, AB ve İngiltere gibi aktörler yüksek kayıpla çıktığında kriz sonrasının yeni güçlü aktörleri kimler olacaktır? Çin ve Rusya’nın VİRÜS SONRASI güçlü aktörler olabilecekleri görülüyor. (Japonya?)

Peki bu yeni dünya düzeninde küresel ekonomiyi kim kontrol edecek? Üretenlerin öncelik alacağı tartışılmaz. Peki üretenlere parayı sağlayan, karşılıksız finans kaynaklarını sağlayabilen arkadaki güçler ne olacaktır? Onların patronluğu devam edecektir. (klasik batılı finans patronlarının dışında  Çin bankalarına dikkat!) Finans, teknoloji ve üretim (üreten) yeni devrin de gücünü elinde tutacaktır. Ülkeler ve uluslararası kuruluşlar yönetimleri zayıflarken küresel sermayeyi elinde tutan ve yönlendiren odaklar kuvvetlenecektir.

Peki VİRÜS SONRASI için Türkiye’nin hazırlığı var mıdır? Cevap basit. Yoktur. Bu siyasi irade ile (daha doğrusu iradesizlik) kriz sonrasına sağ salim çıkabilir mi? Bu cevap da negatiftir.

Çare ve yol çok açıktır. AKIL, MANTIK, İZAN…

O kadar uzak kaldık ki! Dilerim virüs krizi bizi daha da uzaklaştırmaya….

bottom of page