top of page

TÜRKÇEYİ DOĞRU KULLANMAKLA MİLLET SEVGİSİ EŞ ANLAMLIDIR!...

                                                        Şevket Bülend YAHNİCİ

 BASE Yönetim Kurulu Üyesi

 Dilimiz yani Türkçemiz,  Millet varlığımızın, Millete duyduğumuz mensubiyetin, birbirimizle olan bağ ve birlikteliğin en önemli unsurlarındandır.
Bakü sokaklarında gezer, herhangi bir dükkandan, çarşıdan, pazardan alışveriş ederken tatlı diliyle, şiir gibi akıcı üslubuyla zorluk çekmeden anlaşabildigimiz bir Azerbaycanlı soydaşımız bize sonsuz mutluluk kaynağıdır. Tebriz'de, Tahran'da, Isfahan'da Farisi/Acemce bilmeseniz de bir Anadolu şehrinde, kasabasındaki rahatlıkla dolaşıp, insanlarla anlaşabiliyorsanız bu büyük bir keyiftir.
Askabat'ta Oguz/Türkmen coğrafyasının evlatlarıyla, mesela tercümansız konuşup alacağınız halı için pazarlık edebiliyorsanız  bu da sizi mutlu edecek bir iştir.
Semerkant'ta, Fergana'da, Taşkent'te, Bişkek'te, Yesi'de, Almatı'da, Urumçi'de, Kasşar'da çarşıda, pazarda biraz zorlanacaksınızdır, ama yerelde oluşan farklılıkları 10-15 gün içinde çözdüğünüzde Kırgızla, Özbekle, Uygurla, Kazakla da  anlaşmakta zorluk çekmediğinizi görerek mutlaka sevineceksinizdir.
Aynı mutluluğu Balkan, Ortadoğu, Kafkas coğrafyasının pek çok bölgesinde yaşayacağımız hiç şüphesizdir. Dilin notaya dökülmesi ve benzer çalgı aletlerinin tellerinde can bulması demek olan müzik ve müziğin eşliğinde hayata gelen, can bulan türkülerimiz bu büyük coğrafyanın birbirine yakınlaşmasına, buluşmasına sebep olan en önemli unsurlardır. Çünki, biz binlerce yıldır bu büyük coğrafyada TÜRKÜZ TÜRKÜ CÇAĞIRIRIZ...Türk türkü söyleyegelmistir. Dilimiz, yani güzel ve büyük Türkçemiz bu büyük coğrafyanın birleştirici unsurudur. Bahcesaray'dan, Akmescit'ten yükselen büyük Türk Ziyalısının DİLDE, İŞDE, FİKİRDE BİRLİK şiarı büyük coğrafyanın can alıcı birlik formülüdür.
Bu dünyanın adı, Türk dünyasıdır. Bağımsız devlet olanların adı Türk devletleridir, diğerlerinin adı da Türk topluluklarıdır.
Dili kullanmadaki ilk yanlışımız bu devletleri anlatırken "Türkî devletler" ; topluluklara da "Türkî  topluluklar" diyor olmamızdır. Bu yanlış ve terki gereken bir husustur. "Türkümsü  devlet" veya "Türkümsü topluluk" diye birşey olamaz. Aydinlarımız, bilim insanlarımız ve özellikle de bu yanlışa düşen milliyetçi insanlarımız bu konuda hassas olmak ve yol gösterici, aydınlatıcı, doğrultucu olmak zorundadırlar.
 Gelelim günlük hayatta çok sık rastlanılan yanlış kullanımlara...
Mesela "indi, bindi" diyoruz. Binmemis olan inemez ki?..
Kürsüdeki hakim duruşmayı erteliyor; ya da avukat müvekkiline bilgi veriyor..."Erteleme sebebi şudur" diye...Ne diyorlar : "Dosya tekamül etmediğinden..." Yani dosya gelişmemiş, büyümemiş gibi bir lâf...Doğru olan "dosya tekemmül etmedi" degil midir? Yirmi, otuz yıl kürsüde duran hukukcularımızın bile bir yanliş kullanımı...Belki her iki kelime de "gelişme, olgunlaşma " anlamında ama meyve veya insan mi ki, tekamül etsin? Tekemmül ise, tamamlanmayi anlatan bir ifade...
 Bir de, "dahi" anlamında kullanılan  "de", "da" ile bağlaç  olarak kullandığımız "ki". eki meselesi çok önemlidir ve doğru kullanımı/yazılımı Türkçemiz açısından ihmal edilmemesi gerekli bir konudur. Bu ekleri bitişik yazmıyor olmak doğru Türkçenin temel şartlarındandır.
Imam hatip mezunu olup arapça okuduğu bilinen ve arapça  dil kuralını bilmemesi imkansız olan insanların bile  zaman zaman fevkalade yanlış kullanımlarda bulunmakta olduklarına şahitlik edebiliyoruz.
Bu anlamda şahidi olduğum ve konuşmayı dinlerken hayretler içinde - hatta dehşet içinde kalarak dinlediğim bir kelime var. Dil sürçmesidir, dedim...Ancak aynı kelime aynı konuşma içerisinde en az 3-4 kere aynı şekilde yanlış kullanımda ısrar edilerek sarf olundu. Bir ödül töreniydi. İsim vermiyor, vermek istemiyorum...
Kullanılan kelimenin doğru yazılışı ve söylenişi MÜTEFEKKİR  idi. "Tefekkür eden", "fikreyleyen", "düşünen" "düşünce adamı" kastıyla kullanılan bir kelimeden bahsediyoruz. Bahse konu şahıs sahipleniliyor ; konuşmacı tarafından "büyük fikir adamı, düşünür, mütefekkir" anlamıyla övülüyordu ...
Ancak, öven kişi ısrarla kelimeyi "mütekeffir" şeklinde kullanmaktaydı...Dili sürçtü desek, üst üste iki, üç kere daha aynı yanlış kullanım olmazdı. Kimse bu işin üstünde durmadı, yazılmadı, çizilmedi...

Dilimizi sevmezsek, Türkçemize sahip çıkmazsak, doğru konuşmaz ve doğru yazmazsak "milleti seviyoruz" demenin anlamı kalmaz. Milleti seviyor olmanın temel şartı, dilini sevmek, doğru konuşmak ve yazmaktır.
Ingilizler diyor ki, "bizim dünyanın her yanına dağılmış tabii yöneticilerimiz var ve hepsinin adı da Shakespeare..."
Dilimiz Türkçe, milletimizin adı Türk...

Türk'ü sevmenin ve mensup olmanın yolu Türkçeyi sevip ve sahip olmaktan; doğru kullanmaktan, saygı göstermekten ve doğru yazmaktan geçer!..

bottom of page