top of page

MİLLET - MİLLİYET - MİLLİYETÇİLİK GERÇEĞİ

Şevket Bülend YAHNİCİ

BASED VE BASE Yönetim Kurulu Üyesi

şevket bülent yahnici_edited.jpg

Yaşımız bir hayli ilerledi. Derler ya "artık yaşımızı, başımızı aldık". Yarım asrı aşan bir fikir, düşünce, didinme, didişme, siyaset hayatında, milleti sevmek, bu sevmenin tabii bir neticesi olarak milliyet duygusu taşımak ve milliyetçi olmak, hayat tarzımız ve düşünce yapımız oldu. TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ FİKİR VE DÜŞÜNCE SİSTEMİ çizgisinde sapmayan, oraya buraya kırılmayan, taviz vermeyen bir yolda devam gayretinde olduk.
Başından beri diyorduk ki, "dünya tarihi, bir milletler mücadelesi tarihidir..." İdeolojiler, inançlar, sistemler, kavgalar eninde sonunda gelip bu gerçeğe takılır, millet ve milliyet duygusu bütün bu işlerin önüne geçer ve dünyanın gördüğü ve yaşadığı gerçek olarak varlığını sürdürür. Komünizm, beynelmilel ve beynelmilelci bir ideoloji imiş. Geçiniz, laf-ı güzaf, bu yutturmacanın, Rus Merkez Federatif Sovyeti’nin diğer halkları ve sovyetleri Rus milletinin milliyetçiliği etrafında yöneteceği bir sistemin uygulamasından başka birşey olmadigi ortaya çıktı... Komünist sistemi devam ettiren Çin hangi beynelmilelciliğin peşinde? Buram buram Çincilik kokan bir milliyetçilik Pekin'den dünyayı seyrediyor. Anglo-Sakson Birleşik Krallık, aynı yapının yönettiği ABD ile birlikte üyesi olduğu (o zaman) AB'nin muhalefetine rağmen  Irak harekatı’nı yapmadı mi? 
“Avrupa'yı birleştireceğiz” iddiasıyla ortaya çıkan AB projesi nerede kaldı, ya da niye yol yürüyemiyor? Sıralanabilecek onlarca sosyal, kültürel, ekonomik sebebin temelinde, İngiliz İngilizliğinden, Fransız Fransızlığından, Alman Germenliğinden vazgeçemediği için... Nerede kaldı, AB üyeliği şartının vazgeçilmezi olan ülke parlamentolarının egemenlik haklarını kararlar alarak AB'ye devretmeleri?.. Ya  da  aldılar da ne oldu? Gelinen noktada, AB merkez yönetiminin üye ve aday ülkelerden bunu bekleyebilecek ve böyle bir şart koşacak gücü ve iradesi kalmadı… Konu İslam dünyası ve müslüman birliği açısından da aynıdır. Ümmet ve ümmet kardeşliği, müslüman dünyasının sadece sözde kalmaya mahkum hoş ama boş bir ütopyasıdır. Libya'da, Trablus'ta hükümet ediyoruz diyen de, General de, çölde elde silah vuruşanlar da hepsi müslüman, aynı ümmetin evlatları... Çoğu belki hepsi Arap... Arap veya müslüman kardeşliği bile yaşamakta oldukları kabilecilik gerçeğinin, emir ve şeyhler sultasının önüne geçemiyor.
Yemen yıllar süren iç savaşı yaşamakta, tarafların hepsi müslüman... Saddam yıllar süren diktatörlüğü boyunca zulmetti, esti yağdı... Acımasızca ipe gönderdiği Abdullah Abdurrahman, Necdet Koçak, Adil Şerif, Rıza Demirci, Saddam'la aynı dinin mensubu değiller miydi? İdamlarını emreden Saddam için ümmet kardeşliği değil, Arap milliyetçiliği, ırkçılığı, fanatizmi önde geliyordu. Afganistan'da Taliban  en koyu müslümanlık iddiası altında birçok din kardeşine acımasızca kıymadı mı? Pakistan'daki  müslüman camiaya dönük acımasız kıyımı hangi kitap yazar? Biri tutturmuş Vahhabilik, kendinden başkası müslüman bile değil... Öteki, şiiliği Fars milliyetçiliğinin kılıfı yaparak öteki muslumanı (onlar da şii olmasına rağmen) ezmiş, bunaltmış, zulmetmiş... "Ya Allah" diyerek müslüman kafasına kılıç sallayabilmek; "Allahuekber" deyip topu, bombayı karşıya yollamak nasıl iştir? İki taraf da Müslüman… Mısır ve oradaki kavga bir başka kötü örnek. Millet olmayı becerememiş arap, ümmet davası peşinde... Geçiniz!.. Peki biz hangi ümmetin ve davasının peşindeyiz? Kendisine ‘ümmetçi’ diyen bunları düşünmez mi?
Dünyada gelişen olaylara ve olayların yaşanış şekline şahitlik etmek, mensubu olmakla şeref duyduğum ideolojinin ne kadar haklı ve doğru olduğunu göstermekte... Arabın kabileciligini, emir ve şeyh seviciliğini, ihvan kardeşliğini, Farsın milliyetçiliğini, Peştun'un bağnazlıgını aşmak mümkün müdür ki, ümmet kardeşliğine varalım?
Gökoğuz Eli Cumhurbaşkanı dedi ki "ermenilerle aynı dine mensup olmamız, aynı millete mensup olduğumuz Azerbaycan'i desteklememize mâni degildir." Yani ermeniler gibi hristiyan da olsak Azerbaycan'ı haklı buluruz, çünkü Türküz... Müthiş bir olay, tarihe yazılası, akıllara kazınası bir lâf...
Akdeniz'de debelenip duruyoruz. Mısır ve birçok arap ülkesi Yunanistan'ın ve Rum kesimi’nin yanında...
Ya Iran? O apayrı bir hikaye... Iran yönetimi (molla ve ayetullahlar hazretleri) Ermenistan'a desteklerini açıkladılar. Iran'ı yöneten bu kafa işte bunu yapmayacaktı... Nasıl ki, Ermenistan yanlış bir hamlenin kurbanı oldu ve yapmaya kalktığı saldırı aleyhine döndü ve açıkça başını belaya soktuysa Iran mollaları da yanlış bir adım atmış oldular.
Azerbaycan ikiye bölünmüş büyük ve kadim bir devlettir. Kuzey Azerbaycan on milyon nüfuslu bir devlettir. Ancak hem toprak hem de nüfus olarak neredeyse dört misli büyüklükte bir Azerbaycan güneyededir. Iran dediğimiz Ülke Azerbaycandır. En az yarısı Azerbaycandır. Kuzeyde Ermenistanla boğuşan Azerbaycan'ın neredeyse dört misli toprak ve nüfus Iran'dadır. Dört-beş milyonu bulan Kasgayi ve Türkmen nüfusu hariç tutacak olursak güney Azerbaycan kuzeydekinin en az üç misli nüfusa sahip, Azerbaycan Türk’ünün yaşadığı bir bölgedir. Iran'lı mollalar hayatlarının yanlışını yaptılar. “Ermenistan haklıdır” zırvasını Iran' da sarfetmek Iran halkının en az yarısını karşısına almak demektir. Bugünlere kadar ahundluk ve ayetullahlik sistemi içinde rejime ses çıkartmıyor gözüken ve davranan büyük bir kitlenin fitilini ateşlemek yapılacak en yanlış iştir ve Iran'ı karıştırır. Sessiz kitle harekete geçer ve unutturulan BÜTÖVLÜK ateşi yakılırsa neler olur bilinmez? Karabağ'in öz yurduna kazanılması BÜTÖVLÜK yolunun ilk adimidir; ikincisi kuzey/güney kaynaşmasıdır. Olur mu? Elçibey bu rüyanın Adamıydı... Bakü'deki ilk buluşmamızda bu rüyayı(!) anlatırken gözlerinden yaş gelmişti... Kendisinin sıfatı Azerbaycan Halk Cephesi Sedri idi. Güneyden misafirleri vardi, onları tanıştırdı ve “Güney” Azerbaycan Halk Cephesi (illegal) ziyalılarından/yöneticilerinden bir “heyet”, dedi. Onlarla bir sohbet konuşması yapmamı istedi. Kendisiyle iki gün önceki görüşmemizden (gizli buluşma idi, o zaman bir bağ evine saklanıyor, şehre gizli götürülüp getiriliyordu, zira Halk Cephesinin iki milletvekili birkaç gün önce suikastle şehit edilmişlerdi), yani gözyaşlarını tutamadığı buluşmamızdan iki gün sonra Cephenin “köhne” binasında Güney Azerbaycan ziyalıları ile beraberdik.
Şehriyar'la Rahim'in, Hatayi ile Samed Vurgun'un, Nebi Hazri ile Vahapzade'nin, Alekber Sabir'le Ahmet Cevad'ın, Gencevi ile Halil Riza'nın arasına, Resulzade ile Mehmet Sadık Aran'ın arasına girmeye kalkmak; güneydeki Türk'e Hüseyinzade Ali'yi, Fethali Ahundzade'yi, Ali Merdan Topcubaşı'nı, Mirza Bala'yi unutturmaya çalışmak ve Karabağ konusunda ermenistana destek olmaya kalkmak Iran'ın başına bela getirir...
‘Millet’ dediğimiz gerçek; ’milliyet duygusu’ ve ahundluk ve ayetullahlık sisteminin bastırdığı ‘milliyetçilik’ yine insanın ve tarihin vazgeçilmez içgüdüsü olarak (‘tarih milletler mücadelesi tarihidir’) İran’da harekete geçecek mi? Tebriz sokaklarından ve stadyumundan yükselen ve BÜTÖVLÜK haykıran seslerin sonu, neye veya nereye varacak?...

bottom of page