top of page

FÜZE MÜZE BİTTİ!.. ARTIK ABD İLE HISIM FİLAN DEĞİL; HASIMIZ!..İŞLER ZORDU, DAHA DA KÖTÜYE GİDECEK...

Şevket Bülend YAHNİCİ

BASED ve BASE Yönetim Kurulu Üyesi

şevket bülent yahnici_edited.jpg

Amerikan Temsilciler Meclisi bundan bir müddet evvel ani ve birdenbire aklına gelmişcesine bir karar alıyordu.Aslında eş zamanlı denilebilecek peşpeşe  iki oylama ile Türkiye'nin aleyhine iki tasarı görüşülerek oylanıp kabul edilmekteydi. Tarih 30 Ekim 2019' du. İlk tasarı daha önceleri de defalarca komisyonlarda görüşülüp kabul gören ve fakat Temsilciler Meclisinde görüşülmesi şu veya bu şekilde her daim engellenmiş olan 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak kabul eden kanun tasarı ve teklifleriydi. Baba ve Oğul Bush'lar zamanında, Clinton zamanında yine Temsilciler Meclisinde görüşülecek noktaya gelen (komisyonlarda kabul edilerek) tasarılar ABD Anayasasının başkana tanıdığı bir yetkiye/maddeye istinaden geri çekiliyordu. Nasıl mı, yumurta kapıya gelip her dayandığı seferde Türkiye'nin aklına lobicilik geliyor; kollar sıvanıyor, musevi lobilerinin kapısı çalınıyor; yalvar yakar musevilerin başkana mektup yazması sağlanıyor ve baskan da ,o an her kimse, ABD yüksek menfaatlerine aykırı gördüğü için, konunun Mecliste görüşülmesini engelliyordu. 21. Dönem Parlamentosunda (57.Hükumet) ayni krizin iki kere yaşandığına şahit olmuştuk.

 

Hatta bir defasında  konu artık geri dönülmez hale gelince ve tasarı komisyondan kabulle Meclise görüşülmeye gönderilince yine etekler tutuşmuştu. Öyle ki, yapacak birşey kalmadı gözüküyordu ve musevi lobileri ve kuruluşları da Türkiye'ye kırgındılar. (Rahmetli Ecevit'in ağzından çıkan bir söz  dolayısıyla...) Rahmetli İsmail Cem ve yine Rahmetli Kamran İnan ABD'ne gidip  musevi lobilerini ikna konusunda çalışıp çalışamayacağımı sordular. Hahambaşı Başmüşaviri ve Cemaat Başkanı Türkiye sevdalısı Bension Pinto dostumdu. Kendisiyle Türkeş Beyin Başbakan Yardımcılığı sırasında tanışmıştık. Cemaatin problemleri oluyordu ve Türkeş bey benim ilgilenmemi istemişti. Başbakanlıktaki görevimizden sonra da Bay Pinto ile görüşmüştük. Kendisini aradım, Cemaatin yardımını istedim. İIki Cemaat başkan yardımcısını da (Hahambaşı Başmüşavir yardımcıları) ABD gezisinde ve görüşmelerinde bana eşlik etmeleri icin (Sami bey ve Lili hanımdı galiba) görevlendirdiler. Yine Rahmetli Erhan Göksel'i de yanımıza alarak New York' a uçtuk. Görüşmelerde mihmandarlığımızı ve tercümanlığımızı ( o zaman Amerikan Türk Dernekleri Federasyonu bsk.) Sayın Egemen Bağış yaptı. Iki büyük Musevi çatı kuruluşu vardı. Biri New York'da, diğeri Washington da...Max Foxman'la, Barry Jakop'la, David Harris' le randevular Cemaat tarafından sağlanmıştı. Hatta merkezi Washington' da olan kuruluşun Başkanı (galiba Foxman) benimle görüşmek için bir pazar sabahı özel uçakla New York'a geldi ve öğleden sonraki kongresine döndü. Görüşmelerin şahidi Rahmetli Erhan ve Sayın Bağış'tır. Her iki  musevi kuruluşunun da ikna edilmesini sağladık. Sayın Ecevit'in yahudileri kızdıran sözlerinin bir yanlış ifade veya anlaşılma olduğunu söyledik. Gerek Harris gerek Foxman'ın kuruluşları adına birer mektup yazmaları ve Başkan'a bu tasarıyı uygun bulmadıklarını belirterek Anayasadaki hakkını kullanıp çekmesini ve görüşülmemesini tavsiye etmeleri sağlandı.

 

Bu hikayeyi neden bu kadar uzun uzun yazdım. Birgun yazılması gerekiyordu. Dış politika böyle birsey...Ülkelerin menfaatlerini gözetip, bu doğrultuda iş görmeleri böyle bir iş...Ben 40 yıllık nasyonalist bir düşünce yapısının içinde olan Şevket Yahnici olarak o gün gereken ne ise onu yaptığıma inanıyorum. Ayrıca yaptığım işin Millete hizmet ve milliyetçilik olduğuna inanarak yaptım. Türkiye kazandı, kazanmıştı...O düşman görüp sövdüğümüz "yahudiler" yardım etmişti. 

 

30 Ekim 2019'da Türkiye 'nin herhangi bir gayreti olmadi, olamadi; dolayısıyla da hem ermeni soykırımı tasarısı hem de beraberinde Suriye'ye yönelik barış planı harekatı sebebiyle yaptırımlar tasarısı oylandı ve Meclisten geçti.

 

Hikaye burada kalmayacak ve devam edecekti. Bu arada ABD ile bize göre "inişli -çıkışlı" ; ama ABD' ye göre sadece "inişli" olduğu anlaşılan ilişkilerle bugünlere geldik...

Bu ilişkilerde Halk Bankası olayı ve F-35 alımı konusu öncelikli olarak yer aldı.

Aslinda ABD 'nin uluslararası politika arenasında Türkiye ile olan ilişkilerine pek de önem vermez hale geldiğini görmemek için kör olmak lazım. Müttefiklik, dostluk, ortaklık, stratejik müttefik ( bu kelime bana komik geliyor) gibi kelimeler arkasına saklanan Türk-Amerikan ilişkilerinin artık tarafların birbirlerini aldattığı, atlattığı, ...mış...gibi davrandıkları, kötü noktalara, birbirine zarar verir boyuta taşınmış olduğunu görmemek de imkansız hale geldi...

Sebepler şudur, budur; şöyledir, böyledir ama sonuç budur...Budur ki, askerimizin başına çuval gecirilebilinmistir...

 

Gelelim F-35'in hazin hikayesine...Birkaç gün.önce ABD Temsilciler Meclisi Türkiye aleyhine tasarıları görüştü ve kabul etti. Öyle yenir yutulur cinsten konular değil...Artık, değil müttefik, dost,  ortak, stratejik müttefik ...Bunlardan vazgeçtik.. 

Artık ABD ile HASIMIZ HASIM...

Hem de ABD Temsilciler Meclisi'nin kararıyla...Özrü/ geri dönüşü olmayan bir şekilde ABD tarafından "HASIM" ilan edildik... Bu işi yaptıkları gün ve anda "parasını verdik, aldık, alacağız, teslim edecekler" dediğimiz F-35' leri Türkiye'ye teslim etmemeye dair karar aldılar; bununla da kalmayarak F-35'leri (bizim parasını verdik teslim edin dediğimiz malları) ABD Ordusu için satın aldılar!..Artık F-35 sahibi değiliz, olamayacağız...

 

F-35'lerden olduk olmasına da, peki uğruna F-35 leri kaybettiğimiz S-400' lere kavuşabilecek miyiz? Şimdilik sadece boruları giriş yaptı. Çalışma sistemleri icin gerekli olan parçalar yok...Belki çalıştırma kodları hiç olmayacak. Bu yaptırımlar ABD'nce uygulanırsa işin sonu NATO ya "by by" demeye kadar gider. Artık onlar mı bize, biz mi onlara deriz, belli değil...İki füze sistemine birden sahip oluruz diye yola çıktık, birinden havamızı diğerinden sadece borularını aldık. İlişkilerin gidişi S-400 lerin de hangarlarda kalabileceğine dair kuvvetli emareler taşıyor. İki sistem derken füzesiz kalacak gibiyiz.

ABD Kongresinin geçen hafta içerisinde ve neredeyse eş zamanlı olarak hem F-35'ler , hem de Türkiye'ye yaptırım uygulanması  konularında almış olduğu bu çok önemli ve Ülkemizin gelecek günlerini etkileyecek ve zorlaştıracak nitelikteki bu kararlar her zaman olduğu gibi Türk kamuoyunda tam bir aldırmazlık ve umursamazlıkla karşılanmış gibi görünüyor. Biz Ayasofya'nın fethiyle meşgulüz. Altımızdan kayıp gitmekte olan toprağın farkına ne zaman varacağız? Meçhul!.

 

ABD Temsilciler Meclisinin Türkiye'ye dönük benzer aleyhte ve uygulamalarında dikkat çekici bir özellik var. Bir kere Ülkemiz aleyhine tasarıların komisyonlara ve komisyonlardan da Temsilciler Meclisine gelmesine sebep olacak teklifleri adeta düşmanlıkta, ya da hasımlıkta iş ve elbirliği edercesine ikili imzalarla getiriyorlar. Türkiye aleyhtarı benzer teklifler bir Demokrat bir de Cumhuriyetçi milletvekili tarafından veriliyor. Bazen 5-6, bazen 12-13 red veya çekimser oylar dışında da dört yüz oyun üzerindeki rakamlarla kabul görüyor. Yani ABD kamuoyu temsilcileri demokratıyla, cumhuriyetçisiyle ve büyük ihtimalle keyiflenerek Türkiye aleyhine oy kullanıyorlar. Bence bu tavır sadece Temsilciler Meclisi üyelerinin iç dünyasını yansıtan bir durum değil...Genel olarak ABD kamuoyunun Türkiye hakkındaki olumsuz düşünce ve kanaatlerinin bir yansıması...Çünki, anlaşılıyor ki, ABD'liler, sokaktaki insanından Meclisteki temsilcilerine kadar Türkiye'yi  iyi gözle görmüyorlar, bize iyi gözle bakmıyorlar. ABD sadece bize F-35'leri vermekten cayıp kendi ordusu için satın almakla kalmadı; aynı gün aynı saatlerde bir başka kararıyla da Türkiye için yaptırım kararı da aldı.

 

 ABD Kongresi 2017 Ağustosunda bir kanuna imza atar. "ABD'nin hasımlarına yaptırımlar yoluyla karşı koyma yasası"...( CAATSA) "Hasım" gördüklerine karşı yaptırımlar için karar almak suretiyle ülkeleri sıkıştırmaya yönelik bir yasa...

Adına dikkat ediniz..."HASIMLARIYLA"...

An itibarıyla ABD ile hısımlık filan kalmamıştır. Hısım mıydık ki?..Lafın gelişi...Dost değil miydik?..Birbirimize ortak demiyor muyduk? Müttefikiz diye gururlanmıyormuyduk? Dışişleri bakanlarımız, başkanlarımız stratejik müttefik lafını ağızlarından düşürmüyorlar mıydı? Artık geçiniz, bırakın bu lafları ...Bu hafta itibarıyla ve ABD Temsilciler Meclisinin büyük çoğunlukla aldığı kararla artık ABD İLE HASIMIZ           H A S I M !!!                             

Stratejik derinlik diye diye uluslararası arenada düşürüldüğümüz boşluk ve yalnızlığın yeni tezahürü!..Yaptırımlar için düşünülen konuları hayata geçirecek olurlar ise zaten dünyada başı sıkışık bir haldeki durumumuz iyice kötüleşecektir...Peki ABD Kongresi bu kararı niye aldı? Kararın gerekçesi ise S-400'ler...Kongre bir yandan F-35'ler için satış iptali kararı verirken; diğer yandan da "NATO'nun ve kendilerinin bütün uyarılarına karşın" "bakın, yapmayın, bu iş kötü olur, bizi size kötü davranmak zorunda bırakmayın" yönlü ikazlara rağmen( aynen böyle demeye getirmişler) inatçı davranışımız sebebiyle ceza uygulanması kararı...

İşin özü, özeti bu...ABD "HASMI" Türkiye'yi cezalandırmaya karar verdi. Bu karar yolunda devam ederlerse( ki, öyle görünüyor) ve yaptırımları uygulama yoluna girerlerse zaten zor olan işimiz daha da zorlaşacağa benziyor. Zira bu Kararda da hem demokrat, hem cumhuriyetçi temsilci imzası var ve dört yüzün üzerinde( neredeyse oybirliği ) bir oyla kabul gördü. Senatonun aksi bir karar alma şansı yok gibi...Büyük ihtimal Başkan vetosu imkanı da olmayacak. Hem artık ABD başkanı ABD kamuoyunun da paylaştığı bir GENEL KABUL haline gelmiş düşünceye (TÜRKİYE HASIMLIĞI) nasıl ve niye karşı çıkacaktır? 

Başımızda bela eksikti, bir de bu çıktı!...

bottom of page