top of page
sinan_ertürk_edited_edited.jpg

           

 

1920 maalesef çok yönden 2020 yılına benziyordu. 1918 yılında başlayan grip salgını henüz tepe noktasına ulaşmış, savaşta ölmeyenleri öldürmekle meşguldü. Birinci Dünya Savaşını bitiren Versay Anlaşmasının 10 Ocak 1920’de yürürlüğe girmesi ile Milletler Cemiyeti de kurulmuş oldu. Dünya için yeni bir düzen demekti bu; ancak, henüz fark edenlerin sayısı bir elin parmaklarını yeni geçmişti. Birkaç gün sonra yapılan ilk toplantıda ABD Başkanı hayalci Wilson’un prensiplerinin aslında prensip olmadığı, uygulanamayacağı ve siyaseten yok hükmünde olduğu anlaşıldı. Bu vebalı günlerde (hummalı değil vebalı) Anadolu’da Mustafa Kemal ve bir avuç arkadaşı, kanlarındaki ateşten başka hiçbir şeye sahip olmadıkları için, büyük mücadeleyi sadece canlarını ortaya koyarak ateşlemeye çalışıyorlardı.

            Sırası ile kronolojik olarak şöyle bir gözden geçirelim. Bakalım karşımıza değişik bir şeyler çıkacak mı?

9 Ocak 1920 Kuvâ-yi Milliye'ci Yahya Kaptan, Gebze'de İstanbul Hükümeti'nin adamlarınca öldürüldü. Yani ne zaman? Henüz meclis açılmadan 4,5 ay önce. Kim kimi öldürmüş? İstanbul Hükümeti görevlileri Yahya Kaptanı öldürmüş. Yahya Kaptan kim? Ülkemi düşman işgal etmesin diye uğraşan bir vatansever. Öldüren kim? Bundan rahatsız olanların görevlendirdikleri. Kim rahatsız olmuş?

13 Ocak 1920 Sultanahmet Meydanı'nda 150 bin kişinin katıldığı büyük bir miting yapıldı. Yani ülkesini seven ve işgal edilmesine karşı olan birçok insan var. Mutlaka bundan rahatsız olanlar da vardır. Ama 150 bin kişiyi öldürmek zor tabi.

14 Ocak 1920 Mustafa Kemal Atatürk, Meclis-i Mebusan’ın açılışını kutladı. Bu meclis hangi meclis? Meşhur I ve II’nci Meşrutiyette kurulan ve Anayasa bile yapmış olan ama kapatılmış olan meclis. Binbir zorlukla seçim yapılır, vekiller seçilir, İstanbul’a ulaşırlar. Meclisi açılışında kim kutlar? Bazı hainlerin bugün, bu meclise katılmamakla suçladığı, Anadolu ve Türk Direnişi’nin önderi Mustafa Kemal. Meclise katılmayı hiç akılcı bulmaz. Neden? Hem İngilizler hem de İstanbul Hükümeti’nin böyle bir fırsatı kaçırmayacağını, kendisini tutuklayacağını ve belki de öldüreceğini bilmektedir. Yahya Kaptan’ı öldüren bu anlayışın bunu yapmaması için mantıklı hiçbir neden yoktur.

16 Ocak 1920 Milletler Cemiyeti ilk toplantısını Paris'te yaptı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde lehimize hiçbir karar almayan bu örgüt bilineceği üzere Birinci Dünya Savaşının galiplerinin bir kulübüdür. Amaç, savaşta yapamadıklarını kalemle tamamlamaktır. Başarılı olmasa da Türkiye Cumhuriyeti aleyhine verdiği kararların bir bölümü halen yürürlüktedir.

20 Ocak 1920 Maraş'ta Fransız'lara karşı Maraş Savunması başladı. İstanbul Hükümeti’nin hiçbir somut desteğini alamayan, düşmana teslimiyeti kabul etmeyen vatanseverlerin yoğun direnci kendi kendine olmadı. Mustafa Kemal’in daha çok değil 3-4 yıl önce Suriye’den kurtardığı birliklerin en azından komuta kademesinde yer alan bazı vatanseverler, sürekli Mustafa Kemal’le irtibat halindedir. Yani elleri kolları bağlı olan vatanseverler, dişleri ile ipleri koparmaya çalışırken ruhları ile güçlerini perçinlemektedir.

28 Ocak 1920 Osmanlı Mebusan Meclisi'nin gizli oturumunda Misak-ı Milli kabul edildi. Ne kabul edilmiş? Misak-ı Milli. Nedir bu? Ahd-i Milli veya Peyman-ı Milli de denen bir metindir. Önemi, temelinin Erzurum ve Sivas Kongrelerinde atılmış olması (yani Mustafa Kemal imzası) ve Osmanlı Devletinin savaştan mağlup çıkmış olsa dahi hiçbir surette geri adım atmayacağı topraklarının sınırlarının çizilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yani işgal olursa karşısında direnmeyi makul, direnenleri de iç hukuka göre haklı bulan bir meclis manifestosudur. Misak-ı Milli, Türk yurdunun sınırlarını çizer, mümkünse siyaseten mümkün değilse kanla buna sahip olabilmenin icazetini verir. Fransızcaya çevrilip tüm dünyaya yayınlanır. Özellikle duyurulur: Türk yurdu bizimdir, farklı düşünüyorsanız vuruşuruz.

12 Şubat 1920 Fransızların Maraş'ı boşaltmalarıyla, kent işgalden kurtuldu. Tesadüfen olmadı. Dünya savaşı galiplerinden zengin Fransa’nın, vakur ve günü için teknolojik donanıma sahip birlikleri rastgele çetelere yenilmedi. Onlar Mustafa Kemal tarafından görevlendirilmiş (birkaç yıl önce de onunla birlikte düşmana karşı vuruşan) unsurlar tarafından komuta edildi ve zafere ulaştılar. Yani Mustafa Kemal siyaseten memleketi kurtarmak için yöntemler ararken bir taraftan da bölgesel ve yöresel cephelerde durumu ülke menfaatlerine çevirmeye çalışan askeri harekâtları yönlendiriyordu.

10 Mart 1920 Yunanistan Başbakanı Venizelos'un da katıldığı toplantıda, İstanbul'un resmi işgaline ve Kuvayi Milliye öncülerinin tutuklanmasına karar verildi. Sonra da uygulandı. İstanbul’da cadı avı başladı, yakalayabildikleri Kuvvacıları tutukladılar. Bu çok kısa bir zaman sonra yapacakları vekil avının provasıydı. Yunan Başbakanından neden mi bahsedildi? O, tarihin ilk vekâlet savaşı için hepimizin düşündüğünden daha önce seçilmişti, aynı bugün devam eden vekâlet savaşlarında olduğu gibi. Yunanistan Kralı Aleksandros henüz hayattaydı, ama Ekim ayında bir maymun tarafından ısırılıp ölecek ve yerine babası tekrar kral olup hastalıklı oğlu ve Türk düşmanı Venizelos’un politikalarını devam ettirecekti.

18 Mart 1920 Meclisi Mebusan, İstanbul'un işgali üzerine çalışmalarına ara verme kararı aldı. Ah güzel İstanbul. Tarihin şahidi, peygamber müjdesi başkent İstanbul. Fatih’in, Yavuz’un, Kanuni’nin türbeleri ve yetmezmiş gibi Süleymaniye, Sultan Ahmet, Mihrimah ve diğer tüm camiler; hepsi düşman postalı altında kaldı. Ama ne hikmettir ki görevi bunu engellemek olanlar o kadar ………………………..……………..(siz buraya istediğiniz ve uygun gördüğünüz kelimeyi koyabilirsiniz ben bulamadım) idiler ki düşmanı engellemek bir tarafa düşmanla mücadele edenleri avlamaya başladılar. Bu ülkenin öyle kadersiz bir durumu var ki bugün bile bu kafadakiler gazete köşelerinde yer bulup yazı yazıyor ve para kazanabiliyor.

6 Nisan 1920 Anadolu Ajansı kuruldu. Bu önemli. Önem derecesi çok yüksek. Affınıza sığınarak çok önemli diyemiyorum. Çünkü daha önemli. Benzerleri arasında dünyada bir ilk. Çok kısa süre sonra da (1925) özerk bir yapıya kavuşacak. Önemli çok sayıda görevi başarmasının yanı sıra işgal kuvvetlerinin Anadolu’da yaptığı aymazlıkların da belgeleyicisi olmak zorunda kalıyor. Dezenformasyonun babası olan İngiltere ve İstanbul Hükümetine meydanı dar ediyor. Kurucusu ise Mustafa Kemal ve 13 Ocak’ta meydanları yıkan, o zamanlar hukuken henüz insan statüsü kazanamamış olan kadın güruhundan Halide Edip. Milli Mücadele’nin Halide Onbaşısı.

11 Nisan 1920 Meclis-i Mebusan kapatıldı. E ne bekliyorsunuz, işgal altında meclis olur mu? Olsa bile hükmü olur mu? Hangi devlet işgal altına girerse önce meclisi zarar görür. Çünkü egemenliği temsil eden makam ne taht ne mahkemedir. Egemenlik meclisin, aslında halkındır. Halkın egemenliği ise yeni egemenin her şekilde canını sıkar ve meclis ya yok edilir, ya da yok hükmüne düşürülür. İkisi de denenmiş, sonra “bu kadar hoş görüye gerek yok” diye düşünülmüş olacak ki meclis darma duman edilmiş, vekiller yakalanıp yerlerde sürüklenmiştir. Önemli kahramanlar Malta’ya sürgün edilmiştir.

11 Nisan 1920 Urfa Fransız işgalinden kurtuldu. Tabii ki rastlantı değil. Kahramanmaraş’tan boşa çıkan yiğitler buraya yönlendirilmiştir. Mustafa Kemal’le emir komuta bağı ve lojistik akım devam etmektedir. Bu da Kuvva-i Milliye’nin rejyonalist değil bütüne şamil bir mücadele olduğunu en büyük kanıtıdır. Yani Milli Mücadele bazılarının iddia ettiği gibi “Ege’de basit bir Yunan birliğine üstünlük sağlamaktan” ibaret değildir. İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara, Ermenilere ve en son Yunanlara karşı savaşılmıştır. Kanıt arayan, en basitinden Lozan Anlaşmasının taraflarına bir bakabilir. Artık eskisi kadar zor da değil. Kütüphaneye gidip kitap aramanıza falan gerek yok. Elinizdeki telefona “konuşarak bile” Lozan Anlaşması tarafları diye seslenirseniz cevap ekrana gelir. Hazır o sayfaya girmişken Lozan Anlaşması’nın gizli maddelerine de göz atmayı unutmayın, varsa! Bir ilave daha, bir de bakın bakalım 12 Adalar ve Kıbrıs ne zaman ve nasıl kaybedilmiş.

11 Nisan 1920 Damat Ferid Paşa, Kuvva-i Milliye aleyhinde bildiri yayınladı. Tam da Urfa’nın kurtulduğu gün, ödül ve madalya niyetine. 11 Nisan 1920 tarihli Takvim-i Vekâyi'de yayınlanan "Padişah'ın Hatt-ı Hümayunu, Damad Ferid Paşa Hükümeti'nin Beyannamesi ve Şeyhülislam Dürrîzâde Abdullah Efendi'nin Fetva-yı Şerife'si" ile Kuva-yı Milliye Harekâtı ve bu hareketin lider kadrosu; anayasa ve kanunlara karşı gelen, Padişah ve Halife'ye isyan eden, ülkenin iç huzurunu bozan, ülkeyi parçalamak isteyen kişiler olarak suçlanmışlardı. Türk kamuoyunu etkilemek amacıyla yayınlanan bu kararlar gerçektende Millî Mücadele'ye büyük zararlar vermişti. Anadolu'nun her tarafında Millî Mücadele'ye karşı isyanların çıkmasına, millî kuvvetlerden firarlara ve her türlü ihanetlere neden olmuştu. Zaten bildiri denen şey, bildiri falan değildi. İdam fermanıydı. Milli Mücadeleye destek verenlerin öldürülmesinin caiz olduğu söyleniyordu. Haber kaynakları kısıtlı olan eğitimsiz bir topluma Padişah ve Halife, Milli Mücadeleye katılanların hain olduğunu ve öldürülmeleri gerektiğini söylediğinde toplum nasıl davranır? Bazıları bugün Vahdettin için “Milli Mücadele’ye destek verdi” gibisinden deli saçması iddialarda bulunuyor. Tarih bilmeyenlerin ve hiç bilemeyeceklerin körlüğüne güvenerek! Yersen.

12 Nisan 1920 Kurtuluş Savaşı hakkındaki haberleri duyurmak amacıyla Mustafa Kemal Atatürk, Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi Abalıoğlu tarafından 6 Nisan 1920'de kurulan Anadolu Ajansı ilk haberlerini yayınlamaya başladı. Kurulduktan bir hafta sonra!

21 Nisan 1920 Mustafa Kemal Paşa, Meclis'in 23 Nisan 1920 günü açılacağını bildiren bir genelge yayımladı. “Madem İstanbul’da toplanmamıza müsaade etmiyorsunuz, Ankara’da biz bu işi bitiriyoruz, bilginiz olsun” babında bir tepkisellik okunabilir. Hakları da olurdu. Ama Böyle düşündüklerine dair bir emare yok. Tek amaç “Türk’e yurt bulmak ve devleti daim kılmak”tır.

22 Nisan 1920 İtilaf Devletleri, Osmanlı Devletinin hükümetini Paris'te toplanacak sulh konferansına davet etti. Aslında ziyafet sofrasıdır. Menüde ise davet edilen Osmanlı vardır. Dünya savaşı galipleri kendi arasında mutabakata varmış, iş bunları Osmanlıya kabul ettirmeye kalmıştır. Hem koca devleti hem de Türklüğü yiyip bitireceklerdir.

23 Nisan 1920 TBMM ilk kez toplandı. İstanbul Hükümeti gerçekleri görmese de, Türklüğü koruyacak ve gerçekleri gören birileri vardır. Hakkı tam teslim edilmese de insanlık tarihinin en önemli olaylarından birisidir. Mazlum milletlerin siyaseten de emperyalizme direnebilmeleri için bir yöntem ve çözüm önerisidir. Pratiği ise içindedir.

24 Nisan 1920 Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Millet Meclisi Reisliğine seçildi. Tarih ancak bu şekilde doğru akabilirdi. Farklısını düşünmek mümkün mü?

28 Nisan 1920 İstanbul Hükümeti Anadolu'da saltanatı devam ettirmek amacıyla Anadolu Fevkalade Müfettiş-i Umumiliği'ni yayınladı. Kötülük uyumaz!

30 Nisan 1920 Paris'te toplanacak barış konferansıyla ilgili Ankara'da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi taraf ülkelerin dış işleri bakanlıklarına gönderdiği bir yazıyla İstanbul'dan ayrı bir hükümetin kurulduğunu bildirdi. “Buralar bizden sorulur, uyumuyoruz, gözümüz üzerinizde” denildi.

            Elektriğin olduğu ama Anadolu’da yaygın olarak kullanılmaya başlanmadığı, 40 km’lik mesafenin bir günde alındığı, telefonun, televizyonun, bilgisayar ve internetin olmadığı bir devirde 3,5 ay gibi bir zamanda yer alan bazı olayları özetledim. Şu kısacık yazıya bakıldığında bile neyin ne olduğu anlaşılıyor. İnanmadığınız bölüm varsa araştırabilirsiniz, gerçi okumak külfet ama. Milli Mücadele Kahramanları ve Atatürk’e, onların itibarlarına yakışmayacak yazıları kaleme alanların bunu yapmadan önce bir iki satır doğru bilgi içeren yazı okumalarını öneririm. Her dinledikleri, kendilerine her söylenen doğru olmayabilir noktasını akıllarından hiç çıkarmasınlar. 1920 önemli bir yıldır, 23 Nisan müthiş önemli bir tarihtir. Meclis açıldığı için değil, egemenlik millete geçtiği için. Dua’m bir daha meclissiz kalmayalım üstünedir.

1920

bottom of page